6 Haziran 2009 Cumartesi

YAŞLI YÖRÜK
Anlatan, Sarıkeçili öğrenci Fatma GÖK

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir Yörük varmış. Yaşlanan Yörük, bir gün hastalanmış. İyileşmek şöyle dursun, gittikçe de kötüleşiyormuş. Havalar ısınmaya başlamış, hayvanlar yol istiyormuş. Derken göç başlamış. Sahilde neredeyse kimse kalmamış. Diğer Yörükler düşmüş yayla yollarına.
Hasta Yörük’ün dört de oğlu varmış. En büyükleri, “Babam iyileşmeyecek. Herkes göçtü” demiş. En küçük oğul ise, “Biraz daha bekleyelim, belki iyileşir babamız” demiş. Büyük oğul, “Ben kimseyi bekleyemem, mal kırılacak sıcaktan. Benimkileri alıp, yarın göçeceğim. Siz ne yaparsanız, yapın” deyince, üçüncü oğul da “ Ağabeyim haklı. Ben de onunla gideceğim” demiş. Diğer iki kardeş ise, “ Bizim hiçbir yere gittiğimiz yok. Babamızın yanında kalacağız” diye cevap vermişler.
İki kardeş develeri yüklemiş, keçileri sürmüş yola. Yörük baba yaşlı gözlerle izlemiş çekip giden oğullarını.
Bir süre sonra adam ölmüş. İki kardeş gereğini yapıp, babalarını gömmüşler.
Güz göçü başlamış. Yörükler artık kış yurduna iniyorlarmış. Yaylaya göçen iki kardeş de gele gele gelseler ki babaları ölmüş.
Göçemeyen kardeşler, diğerlerine “Babamız bütün malını ikimize bıraktı ve size de hiçbir şey vermememizi tembihledi” demiş. Onlar bu işe çok kızmışlar ama hiçbir şey yapamıyorlarmış. Hiç malı olmayan üçüncü oğul kara kara düşünmeye başlamış. Neredeyse ölecekmiş üzüntüsünden.
En küçükleri, “Bu malda bizim hakkımız varsa, onun da hakkı var” demiş. İkinci oğul da kabul etmiş. Malın tümünü yeniden paylaşmış dört kardeş. “Babamıza karşı çok kötü davrandık, keşke bırakıp gitmeseydik. Çok üzgünüz” demiş yaylaya göçen kardeşler.
Dört kardeş ayrı kıl çadırlarda ama aynı, yerlerde mutlu ve huzur içinde yaşayıp gitmişler.

***

GERÇEMEK’TEN ŞU BİZİM YÖRÜKLER:

YAŞLI YÖRÜK BU KADAR ÖLÜR:

Göç yolunda, yaşlı Yörük hastalanır. Oğlu zor durumda kalır, bir yanda hasta baba diğer yanda hayvanlar. Çadıra yatırır babasını. Birkaç gün geçer geçmesine de Yörük baba bir türlü ölmez.
Diğer obalar bir hayli yol almıştır. Oğlan da gidip bir an önce güzel bir yaylak bulacak. İşler yolunda gitmiyor bir türlü. Yörük genci burnundan solumaktadır. En yakın köye gidip bir imam getirir. “Babamı yıkayıp gömüver” der. İmam, “Bu adam daha ölmemiş ki” deyince, Yörük oğlu sesini yükseltir: “Yaşlı Yörük bu kadar ölür.”

AY NERESİNE, BİLMEM, N’APTIĞIM:

Yörük kocası, göç yolunda ölüverir. Küçük oğlu en yakın köye imam aramaya gider. Diğerleri birleniverip cenazeyi defnederler.
Küçük oğlan, yolda rastladığı eşek trampacısına talkın vermesi için rica eder. Adam “Ben bu işi beceremem” dese de ısrara dayanamaz. Gelirler mezarın başına:

“Bağa girersin yersin koruğu,
Dağa çıkarsın yersin eriği,
Ne zorun vardı da yarı yolda öldün
Ay neresine, n’aptığımın Yörük’ü.”

YÖRÜKLERİN YAŞAM FELSEFESİ:

Bağ ekme, bağlanırsın
Ekin ekme, eğlenirsin
Davar alır göçersen,
Gün olur beylenirsin


İKİ YÖRÜK ATASÖZÜ:

1- Dumansız mekân, imansız adama benzer.
2- Aksi giderse Yörük’ün işi, kaymak yerken kırılır dişi.